Son günlerde adı G.Saray için geçen, Başakşehir’i şampiyon yaptıktan sonrasında ekip çalıştırmayan Okan Buruk sessizliğini SABAH SPOR için bozdu: “Ben o tesislere 11 yaşlarında girdim, 18 yıl oynadım. Sonrasında İtalya maceram oldu. Gittim, geldim… 2008’de şampiyon olarak ayrıldım. Bu saatten sonrasında yaşayacağım en büyük mutluluk da Galatasaray teknik direktörlüğü olur.” “Vazife verilirse Galatasaray’ın geleceği için adımlar atmaktan, maddi-manevi bir şey düşünmeden hizmet etmekten mutluluk duyarım. Ayrıca oldukca teklif aldım fakat kabul etmedim. İstanbul’da da olmam gerekiyordu.”
Galatasaray, İnter, Beşiktaş şeklinde üst düzey takımlarda forma giyen Okan Buruk, Akhisarspor ile kazanılmış olduğu Türkiye Kupası’nın arkasından teknik direktörlük kariyerinin en büyük başarısını 2019-20 sezonunda Başakşehir’i şampiyon yaparak yaşamıştı. 48 yaşındaki hoca, 29 Ocak 2021’de turuncu-lacivertlilerle yollarını ayırdıktan sonrasında birçok takımla adı anıldı sadece o hep sessiz kaldı. Şimdilerde ise altyapısında futbola başladığı Galatasaray için gündemde. Okan Buruk sessizliğini SABAH SPOR için bozdu. Hem geleceği hem de Türk futbolu için mühim tespitlerde bulunmuş oldu:
Hocam uzun süreden beri sesiniz soluğunuz çıkmıyor. Ilk olarak nasılsınız, neler yapıyorsunuz?
Benim için bir yenilenme, dinlenme, bazı şeyleri gözden geçirme periyodu oldu. Dışarıdan kimi zaman bazı şeyleri daha net görüyorsun. Bir süredir Paris’teydim.
Kariyerinizdeki en uzun ayrılık bu mu?
2-3 aylık aralar olmuştu fakat bu en uzun ara oldu. Akhisar’la Türkiye Kupası luğu yaşamıştık, Başakşehir sonrası şampiyon olmuş bir hoca olarak doğru bir projenin içinde bulunmam gerekiyor diye düşünüyorum. Bunun için bekledim ve en uygun proje için de umuyorum.
Bu süreçte teklifler aldınız mı?
Süper Lig’den ve yurt dışından birçok teklif aldım. Yüzde yüz istediğim bir proje ve yukarı doğru bir adım atmak için bekledim. Emek vermeyi seviyoruz fakat kimi zaman beklemek gerek. Fakat saha kenarında olmayı özledim. Bu süreçte maçları genel anlamda televizyondan izledim. Son olarak sevgili Acun Ilıcalı ile sahibi olduğu Hull City’nin bir maçına gittik. İnsan atmosferin içinde olunca özlediğini daha iyi anlıyor. Yeşil zemine basmak mühim.
Seçim sürecinde adınız Galatasaray’la anılmaya başlandı. Teklif gelirse cevabınız ne olur?
Galatasaray altyapısından yetişmiş, o formaya uzun seneler hizmet etmiş ve büyük başarılar elde etmiş bir futbolcu olarak, teknik adamlık kariyerimde de ismimin Galatasaray için geçmesi mutluluk verici. Ben o tesislere 11 yaşlarında girdim, 18 yıl oynadım. Sonrasında İtalya maceram oldu. Gittim, geldim. 2008’de şampiyon olarak ayrıldım. Bu saatten sonrasında yaşayacağım en büyük mutluluk da Galatasaray teknik direktörlüğü olur. Bir seçim süreci var. Adayların kimi tercih edeceği belli değil fakat adımın geçmesi güzel. Bana da hem sokakta hem toplumsal medya üstünden taraftarların büyük bir desteği, ilgisi var. Bunun için de bu şekilde bir vazife verilirse Galatasaray’ın geleceği için adımlar atmaktan, maddi-manevi bir şey düşünmeden hizmet etmekten mutluluk duyarım.
BELÖZOĞLU OYUNA KALİTE GETİRDİ
Sizin şampiyon yaptığınız Başakşehir’de şimdi teknik direktörlük koltuğunda uzun seneler beraber futbol oynadığınız Emre Belözoğlu oturuyor. Belözoğlu’nun hocalığını beğeniyor musunuz?
Emre hocanın Fenerbahçe performansı da oldukca iyiydi. Bir maç kazansa şampiyon olacaktı. Başakşehir performansı da görkemli bir çıkışla başladı. Devamında inişli-çıkışlı bir grafiğe döndü. Fakat oyun kalitesi başta olmak suretiyle Başakşehir’de birçok şeyi değiştirdiğini gördük. Taktiksel olarak da aynı düşüncedeyim.
ÜLKESİNDE TERCİH EDİLMEYENLER TÜRKİYE’YE GELİYOR
Fenerbahçe, İsmail Kartal’la devam etmeli mi sizce?
Bu kulüp kararıdır. Başkan ve yönetim karar verecektir fakat İsmail hoca bu şekilde bir çıkış yapmış oldu. Konya’da İlhan hocanın (Palut) bir yükselişi var. Abdullah hoca (Avcı) Trabzon’da oldukca önde gitti. Emre (Belözoğlu) ve Nuri Şahin şeklinde yeni adlar kendilerini gösterdi. Kadro olarak küme düşecek diye baktığımız Giresun’da Hakan Keleş’in yaptıkları var. Kısaca özetlemek gerekirse Türk teknik adamlar başarı göstermiş fakat bizlerin de gelişimimizi sürdürmemiz gerekiyor. Dünya futboluna ayak uydurmamız koşul. Bu söyleyeceğim yanlış anlaşılmasın fakat kendi ülkesinde tercih edilmeyenler Türkiye’deki görevi kabul ediyor.
Arda Güler başta olmak suretiyle genç oyuncular oldukca konuşulmaya başlandı. 8+3’ün devam etmesi gençleri engeller mi?
Arda Güler öyleki bir çıktı ki hangi ekip taraftarı olursanız olun onu seyretmek istiyorsunuz. Yetenekli fubolcu çıkıp, kendini gösterip oynuyor. Biz onları yabancı kuralına bağlarsak yanlış olur. Bizim sıkıntımız oyunculara süre vermemek. Onlara güvenmemiz gerekiyor. Bir tek A ekip olarak düşünüyoruz fakat dünyada uygulanan genç oyuncuların gelişimini gösteren liglerde oynayan ikinci takımlar. Bir tek Türkiye bunu uygulamıyor. TFF’nin ilk yapması ihtiyaç duyulan, ikinci takımların liglere sokulması. Altyapılarda tesisleşmeye yatırım da koşul.
TÜRK HOCALARIN BAŞARISI GÖRMEZDEN GELİNİYOR
Son dönemde yabancı hocaya yönelim var. A Ulusal Ekip, Beşiktaş, G.Saray şeklinde. Iyi mi yorumlarsınız?
Teknik adamı yerli ya da yabancı diye ayırt etmem. Başarısız ya da başarı göstermiş olarak değerlendiririm. Fakat uzun bir süredir Türk teknik adamların inanılmaz bir başarısı var. Türk hocaların başarısını görmezden gelmek şeklinde bir görüş açısı var. Türkiye’nin genlerinde olan bir şey aslına bakarsak bu, yabancıyı gözümüzde oldukca büyütüyoruz. Kendi insanımızın yaptıklarına kıymet vermiyoruz. Bir tek futbolda değil yaşamın her aşamasında bu bu şekilde. Türk insanının başarılarını hep görmezden gelip onları düşürmeye çalışıyoruz. Yabancı hayranlığımız var. Bunu teknik adamlığa da taşımak istiyoruz. Yabancı teknik adamlara karşı değilim. Gelip oldukca başarı göstermiş olanlar da oldu fakat düşününce en son hangi ekip yabancı hocayla şampiyon oldu, Zico muydu? (2006-07 F.Bahçe)
Kaynak: sabah.com.tr